19 Aralık 2014 Cuma
Batan geminin insanları
İnanıyorum o gün batımına doğru atımı sürdüğüm zaman huzur içinde olacağım.Kulağımda Joan Baez-Diamond And Rust çalacak belki de.Ama güneşin batımında beni bekleyen yeni süprizlere doğru giderken belki de arkamda bıraktığım nadir birkaç insana üzüleceğim zaten diğerleri çektikleri acıları fazlasıyla hak ediyorlar.Yönetilmesi gerektikleri gibi yönetilen bu ülkede artık bazı şeyler için tartışmayı bile gereksiz görüyorum.Titanic filmini izlemişsinizdir.Zaten gemi batıyor kaptan gemisini bırakmıyor ve dümeni başında o soğuk sulara teslim oluyordu.Ama batan bir gemidekilerin hepsi ölmeyi hak eder demek istemiyorum.Velhasıl gerçekten bazılarının kalp ölümleri gerçekleşmiş zaten.Kariyer,okul,para derken kalplerinin yerini beyinleri almışken bu insanlara acımaktan başka ne gelir elden.Oysa kariyer dedikleri şeyin 20. yy icadı bir zımbırtı olduğunu ne zaman anlayacaklar.Beni uzun ucu bucağı gözükmeyen farklı diyarlar beklerken o özgürlük şarkısını hissederken kusura bakma arkadaş ayrılıyor yolumuz burada.
8 Aralık 2014 Pazartesi
Careless Whisper ile Mücadelem
Öncelikle şu George Michael meselesine bir açıklık getirmem gerekecek hayatımda.Ya nedir bu careless whisper şarkısı?Sokakta,okulda,işte dilimde 1 aydır belki de 2 aydır.Geçenlerde metroda tam haliçten geçerken kendimi nakaratını mırıldanırken buldum.Oysa 1 haftadır neredeyse unutmuştum.Evet birisi duyacak diye ödüm kopuyor hatta metroya binerken eğer dinliyorsam kulaklığımda şarkıyı değiştiriyorum çünkü dışarı ses vermesi ve diğerlerinin duymasını istemiyorum.Sanırım bu konuda çok kompleksli bir insanım.Mamafih zamanla geçecek derken daha fazla kendisine bağlıyor.Tamam homofobik değilim ama George Michael nedir yani resmen kendimle savaş içindeyim.Hele o klipte G.Michael'ın el hareketleri aşk acısı çekmesi şarkıyı klibi izlemeden dinlememe neden olsa da vazgeçemiyorum.Ah unutmadan sizin de aklınıza geliyor mu bilmem ama ne zaman bu şarkıyı açsam aklıma cine5 döneminde 12den sonra başlayan filmler aklıma geliyor :D Erotik bir yönü de var şarkının müzikten dolayı. George Michael erkek sevgilileri bu müzik aman tanrım günahkar ellerimin bu yazmaya gücü kalmadı :(
1 Aralık 2014 Pazartesi
Uykudan Uyanma Vakti.
Artık gerçekleri görme vakti!Ne olursa olsun.Bir rüya gördüm bu rüya devam edip son bulacak.Burada önemli husus rüyaların hayatımızı yönlendirip yönlendirmemesi.Zira onlara saplanıp kalırsam , onlarla yaşamaya kalkarsam hayatımda bitik bir insandan öteye geçemeyeceğim.Yeni rotalara giderken gün ışığının doğuşunu uzaklarda görüyorum ama bu durgun denizde gece uzun.Güneşe vardığım zaman yarım kalan bazı hikayelerde tamamlanacak.Evet ortada yarım kalmış bir hikaye var .Hüzünlü en iç sızlatanından.Neden duruyorum?Neden bu yarım kalmışlığın bana hala acı vermesine izin veriyorum?Koparamıyorsam bu acıyı içimden o zaman üstüne gitmem gerek ve bu yarımı tamamlamam gerek.İşte bu sene o sene olacak.Sanki 50 senenin yorgunluğunu taşıyan bedenim bir Haziran sabahı gün o güneşe ulaşacak mı?Göreceğiz...
24 Kasım 2014 Pazartesi
Beni Anın Büyüsüne Götür
Kokuyor bu ülke gerçekten kokuyor.Her tarafından pislik akıyor sanki hiç temizlenmemiş sanki Tevfik Fikret'in bahsettiği sis bütün ülkeyi kaplamış."Örtün,ve sonsuz uyu ,ey dünyanın koca fahişesi."Yöneticisi kokuyor ,yönetileni kokuyor aşkları ,sokakları,yemekleri,karşıt görüşlüleri her şeyi kokuyor.Hakedenler hakettiklerini yaşıyorlar küçük dünyalarında.Bırakın da eskileri saygıları yücelsin rahatsız etmeyin onları.Bir yaz sabahı belki de o trene binmemeliydim.Bu kadar kötülük olduktan bu kadar pislik olduktan sonra nasıl bu ülke eski haline dönecek?Ümit ederim ki her karanlığın bir bitişi her gecenin bir sabahı vardır.Sabahı bekleyecek miyiz?Bir şeylere tutunanlar beklesin ve kaçmasın ama kaybedenler kaybetti zaten durmanın ne manası olur?Sen bu bataklıkta açan tek bir çiçek olarak seni bile alamadıktan sonra ne anlamı olur?
Sahi seninle konuşmak istiyordum hiç fırsatımız olmamıştı.Saçlarının uzaması bile belki bir değişime delaletti yağmurların geldiğine tanrısal bir bakış açısıydı.Her neyse Ne güzel bir hikaye; bir yazarla zengin reklamcının aşkı.İyi iş yapar. Evet evet biliyorum aşk iyidir aşk birbirinize bağlar evet filmde geçtiği gibi değil mi? İyi cevap ama sanki biraz aldatmaca gibi.Tamam gençsin bunu anlıyorum o zeki,iyi birisi olabilir ve bu aşkın tüm çelişkilerini yok ediyor.Aşk aslında yokluğunda köpek gibi istediğimiz bulduğumuzda da kaçtığımız bir şeydir.Neden din adamları aşksız yaşar katolik rahipler,tibetli rahipler,mollalar onlar hayata empati ile yaklaşırlar.Aşka gerek duymazlar. Bunun yerine bizlere çeşitli öğütler verirler.Hepsini boş ver gölge yeniden yükselsin haydi sen git onun kollarına.Ve dünya öldüresiye korkutuyor.Ben anın büyüsünü hala yaşıyorum...
Sahi seninle konuşmak istiyordum hiç fırsatımız olmamıştı.Saçlarının uzaması bile belki bir değişime delaletti yağmurların geldiğine tanrısal bir bakış açısıydı.Her neyse Ne güzel bir hikaye; bir yazarla zengin reklamcının aşkı.İyi iş yapar. Evet evet biliyorum aşk iyidir aşk birbirinize bağlar evet filmde geçtiği gibi değil mi? İyi cevap ama sanki biraz aldatmaca gibi.Tamam gençsin bunu anlıyorum o zeki,iyi birisi olabilir ve bu aşkın tüm çelişkilerini yok ediyor.Aşk aslında yokluğunda köpek gibi istediğimiz bulduğumuzda da kaçtığımız bir şeydir.Neden din adamları aşksız yaşar katolik rahipler,tibetli rahipler,mollalar onlar hayata empati ile yaklaşırlar.Aşka gerek duymazlar. Bunun yerine bizlere çeşitli öğütler verirler.Hepsini boş ver gölge yeniden yükselsin haydi sen git onun kollarına.Ve dünya öldüresiye korkutuyor.Ben anın büyüsünü hala yaşıyorum...
Değişim Rüzgarını Duyuyor Musun?
Değişim rüzgarını duyuyor musun?Yavaş yavaş sana dair ümitlerim biterken belki de son çırpınışlarımı yapıyorum oysa ümit verici onca habere rağmen gelişmeye rağmen.Aramızda ki duvar öyle kalın büyük ki istesem de istemesem de o duvarı aşamıyorum.Söylesene sahi ne zaman yıkılacak bu duvar ne zaman koşmaya başlayacağım sana?Yetmez mi bu kadar acı bu kadar sürgün.Sen mutluluklar ülkesinde mutlu olduğunu zannederken (!) ben Batı Berlin'in büyük ışıklarla dolu sahte mutluluklarla dünyasına bakan bir Doğu Alman gibiyim.Ne zaman yıkılacak bu duvar ? Beni o duvarın yıkılacağı şeref dolu ana götür ne pahasına olursa olsun ve ellerimiz buluşsun.Sana doğru koşarken arkada her şeyi bırakırken sanırım dünyanın özgür ve mutlu insanı ben olacağım.
12 Kasım 2014 Çarşamba
11 Temmuz 2014 Cuma
Gitmek Kabiliyet Değil Zarurettir.
Gitmek nasıl bir şey?Kimleri yüreğine koyar götürürsün veya kimi.Çok uzaklara giderken başka dilde başka millette insanlar arasında seni görmek nasıl duygu bilir misin?Evinden uzakta aldığın yaraları başka diyarlarda sarmak mümkün müdür?Ruhen çöken et yığını haline gelen bin yıllık savaşlardan geçmiş gibi olan kalbini başka topraklarda iyileştirebilir misin?Geçtiğim sokaklar,şehirler,garlar seni bana hatırlatır mı?Her gözlerimi kapattığımda ruhum seni arar mı o körfez sularında.Üstelik senin hiç haberin yokken.Gittiğim yer beni sarar mı saklar mı koynuna alır mı?Esirgeyip saklar mı?Ah sen bulunduğun o aşk ülkesinde her mevsim baharı yaşarken ben sadece üşüyor olacağım,gözlerinden mahrum kaldığım her dakika her kilometre içimde bir yara gibi sızlayacak.Ağlayacağım.Saatlerce ağlayacağım.Dediğin gibi ağlamak varsa güzel senin için ağlamak benim için bir tutku.Seni hatırlamak benim için bir ibadet.Günahlarımdan arınmak.
Gidiyorum ey güneşim.Uzaklara gidiyorum kim bilir belki dönemem hayalinle beraber kaybolurum o kalabalıklar içinde.Kadere isyan ederim tek başıma ve ağlarım yine ağlarım gözlerin hatırıma gelir.Bu saatten sonra gitmek kabiliyet değil zarurettir.
Gidiyorum ey güneşim.Uzaklara gidiyorum kim bilir belki dönemem hayalinle beraber kaybolurum o kalabalıklar içinde.Kadere isyan ederim tek başıma ve ağlarım yine ağlarım gözlerin hatırıma gelir.Bu saatten sonra gitmek kabiliyet değil zarurettir.
29 Haziran 2014 Pazar
Hayatımda bazı şeyleri değiştirmeye karar verdim.Bundan tabi ki senin haberin yok.Mesela sigarayı bırakacağım evet evet sigarayı bırakacağım kendime çeki düzen vereceğim.En son 49 saat 33 dakika önce seni gördüm.Tam yukarı çıkacağım anda üstelik pek kullanmadığım o yolu sınıfa çıkacak olan merdivenlere yöneldiğim anda kafamı kaldırdım ve gördüm.Jah,god,allah,yehuda,zeus,hubel,amon hangisi yarattyısa seni bahse girerim ki ruhundan ve kendinden bir parça ile yaratmış seni.Pencereden içeri giren güneşle gözümü aldın.Ama bakamadım hani krallarının gözünün içine bakamaz ya köleler aynen öyle bakamadım sana.Ey Gökyüzü krallığının kraliçesi belki üç bininci defa hayran bıraktın kendini bana.Yine en doğal yani en güzel halinle.Ve yine telefonla konuşuyordun.Gülümsüyordun.Kimle konuştuğunu tahmin ettim ve yine bir bıçak saplandı sırtıma kanlar içeri doğru aktı gözyaşlarımla beraber.Belli etmedim ama.Benim için öyle süpriz olmuştu ki görmeyi bile ummuyordum seni.Yukarı çıktık sınıfa girdim bir ucuna oturdun.Ve sınav olduğunu bile unutmuştum.Kağıtlar önüme gelince hatırladım.O sırada sen önündeki kağıda hocanın söylediği soruları yazarken o kadar güzeldin ki saçların hafif öne düşmüş her bir teli bana el sallıyordu sanki.Üzerindeki sade ve beyaz t-shirt sanki yeryüzünde bir meleğin yansıması gibiydi.Meleklere inanmama rağmen.Ve o yüz.Bu yüz hangi Yunan tanrıçasının heykelinin gövdesinden alınıp bin özenle bu şekle sokulmuş boynun üzerine konulmuştu?Eski yunanlılar heykellerini boyarlar ve yaldızlarlarmış bu da henüz boyanmış,henüz yaldızlanmış henüz bir heykeltraşın elinden çıkmış ve zamanın cefasını hiç görmemiş,sanat eserine bir mermere benziyor.
Sınav kağıdımı bitirip bunları düşündüğüm sırada dakikaların birbirini kovalamasını unutmuştum.Ve nihayete eren zaman düşüncelerimin önüne set çekti.Sınav bitti.Sınav sonrası kapının önünde arkadaşımla konuşurken bile bir kaç metre ötende düşüncelerim beynimden fışkırıyordu.Duygularım ise kalbimden.Sen o kediyi sevdiğin anda o ellerini saatlerce avucumun içinde izlemek istediğim ellerinle kediyi sevince ruhumun bedenimden ayrılıp kedinin bedeninde hayat bulmasını istedim.Elinin sıcaklığını sadece 1 kere olsun hissetmek için.Ve bilindik son oldu sen kalktın ve gittin her merdiven basamağından aşağı attığın adım yüreğimden kopup giden bir parça oldu son ana kadar izledim seni 1 saniye daha görmek için belki durup ceplerini karıştırırsın veya kafanı kaldırır ve göz göze geliriz umuduyla ama sen gittin...
Sınav kağıdımı bitirip bunları düşündüğüm sırada dakikaların birbirini kovalamasını unutmuştum.Ve nihayete eren zaman düşüncelerimin önüne set çekti.Sınav bitti.Sınav sonrası kapının önünde arkadaşımla konuşurken bile bir kaç metre ötende düşüncelerim beynimden fışkırıyordu.Duygularım ise kalbimden.Sen o kediyi sevdiğin anda o ellerini saatlerce avucumun içinde izlemek istediğim ellerinle kediyi sevince ruhumun bedenimden ayrılıp kedinin bedeninde hayat bulmasını istedim.Elinin sıcaklığını sadece 1 kere olsun hissetmek için.Ve bilindik son oldu sen kalktın ve gittin her merdiven basamağından aşağı attığın adım yüreğimden kopup giden bir parça oldu son ana kadar izledim seni 1 saniye daha görmek için belki durup ceplerini karıştırırsın veya kafanı kaldırır ve göz göze geliriz umuduyla ama sen gittin...
24 Haziran 2014 Salı
Bunları yazarken uyku gözlerimden yaş gibi akıyor.Gecenin en kör saatleri bıçak gibi uykularımı kesiyor.Son zamanlarda seni düşünmemi sağlayan en güzel şarkı Joshua Kadison-Jessie ama ben şarkının sözlerini birazcık değiştirdim :) Şarkıda Jessie isimli bir kadına sesleniyor o jessie yerine senin o kullandığın diğer ismi koydum hani 4 harfli olan. İnanır mısın tam uydu hatta arkadaşımdan bu şarkıyı gitarda çalmasını bile söyledim üzerine benim tasarladığım şekilde yeni sözlerini söyleyeceğim. Tamam çok orjinal olmadı ama yüzünde gülümsemeye neden olabileceğini hayal ediyorum ve bu bana yetiyor.En azından o inci tanesi olan dişlerinin bir kaç tanesi gözlerimi kamaştırsa yeter. Tuncel Kurtizle vedalaştığım yerdeydim bugün. Sertap Erener'in konserinin yanı başındaydık.O şarkıyı söyledi unutursun için yana yana.Herkesin son zamanlarda benim için kullandığı şu malum kelime.Unutursun ama devamını kimse söylemiyor şarkıda söylediği gibi için yana yana.Ama unutmayacağım bunun bana zarar vereceğini söylüyorlar.Versin bu kadar masum bir duygu ne kadar zarar verebilir veya şöyle söylemeliyim içinde senin olduğun herhangi bir şey nasıl zarar verebilir.Sen varsan bir duygunun içinde o duygu zaten tanrıya iman gibidir.Sorgusuz sualsiz güzeldir.Eğer bir binada sen varsan o bina dünyanın en güzel en estetik binasıdır.Senin yazdığın bir yazı tartışmasız dünyanın görüp görebileceği en şairane duygularıyla yazılmış en edebi yazıdır.Eğer sen varsan güzeldir .Güzel olması için herhangi bir "şey"in içinde senin olman yeterli.Yüzünde hiç görmediğim diyarların güzellikleri var.Bir çöl bedevisinin amazon ormanlarını görmesi gibi.Sarıdan yeşile.Afrikalı aç bir çocuğun kendini bir şeker dükkanında sanması gibi.Tıpkı benim senin yanında olduğumun hayalini kurmam gibi.
20 Haziran 2014 Cuma
Özlemek Meselesi
Neşet Ertaş sever misin?Hani diyor ya "gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?" Ne yapıyorsun?Hiç haber alamamak.Ya bu duygu nedir?Bu işkence neden bana reva görüldü?Bu kadar kötü birisi miyim ben böyle senden uzakta bilinmezlikler içinde yanıyorum.Ne kadar isterdim şu yazıları okumanı biliyor musun.Satır satır her kelimesinde senin gözlerinin güzelliği samimiyeti var.Zor ama özlemek zor.Evim mezarlığa bakıyor eski bir ermeni mezarlığına sanırım ruhum şekillendirdi ve o mezarlık ruhumun bir parçası oldu.Orada yatanlardan bir farkım yok.Gel çıkar beni buradan.Beraber denizleri geçelim yürüyelim elele liseli aşıklar gibi o heyecanla ellerimiz terlesin.Gidelim son kalan paramızı birleştirip şarap alalım...Aynı şarkıları söyleyip aynı denize bakalım denizin o bittiği çizgiye gitmeyi hayal edelim uzaklardaki gemilerde olmayı ve bir sonraki durakta nerelere uğrayacağımızı düşünelim.Sen anlat ben dinleyeyim ah saatlerce günlerce konuşmanı arada gülücüklerine süsle ki o gülüşün yansısın denizin üstüne insanlar aydınlansın ışığında.Isıtsın soğuk insanların içini gün gibi doğsun.Gel nolur gel.Konu sen olunca o kadar güçsüzüm ki.Yok mecalim bir şey yapmaya bunları yazmaktan başka ve bir gün okuyacağını ümit etmekten...
15 Haziran 2014 Pazar
Acılar Birden Biter Mi?
Artık bir kaç saat kaldı okulda geçireceğimiz.Bir kaç sınav saati sadece.Belki hiç göremeyeceğim seni.Sonra uzun bir ayrılık.Ayrılık tek başına olur mu?Ayrılık demek 2 kişilik bir duygu değil midir?Hayır değil.Aşkın 2 kişilik olmadığı gibi ayrılık da değil.Peki hatırlamak?Benim için bir ibadet olacak seni hatırlamak.Günahlarımdan arınıyorum,dertlerimi unutuyorum.Seni düşünmek şarkılarda,filmlerde yine hatırlamak.
Seni unutmamı istiyorlar.Düşünmememi başkasının elini tutmamı istiyorlar.Ölüm döşeğinde olan bir hastaya reçeteler yazıyorlar.Ben bu hastalığa düştüğümden beri her gün ölümü bekliyorum hasta yatağımda.Reçete,ilaç istemem artık ölünün ölümü beklediği gibi Tanrısına ulaşmak istediği gibi sana ulaşmak istiyorum.Daha dün kule dibinde şarkılar söylerken.Yanıma gelen o evsiz adamın dediği sözler hala kulağımda sanki doğaüstü bir şekilde yanıma gönderildi ve senden bahsetti durup dururken.
"-Bekleme gelmeyecek."
Ve sonra üstüne çalmamızı istediği şarkı https://www.youtube.com/watch?v=T0aIDtAckBg
Hep beraber eşlik ettik.Her şeyini kaybetmiş ucuz şarabını içerken sözlere eşlik ederken adamın o güzel gözlerinde bana gülümsüyordun.Hiç yapmadığın bir şey evet gülümsedin bana. Bir bebek özleminde seni aramak var ya bu hep böyle gider mi?
Seni unutmamı istiyorlar.Düşünmememi başkasının elini tutmamı istiyorlar.Ölüm döşeğinde olan bir hastaya reçeteler yazıyorlar.Ben bu hastalığa düştüğümden beri her gün ölümü bekliyorum hasta yatağımda.Reçete,ilaç istemem artık ölünün ölümü beklediği gibi Tanrısına ulaşmak istediği gibi sana ulaşmak istiyorum.Daha dün kule dibinde şarkılar söylerken.Yanıma gelen o evsiz adamın dediği sözler hala kulağımda sanki doğaüstü bir şekilde yanıma gönderildi ve senden bahsetti durup dururken.
"-Bekleme gelmeyecek."
Ve sonra üstüne çalmamızı istediği şarkı https://www.youtube.com/watch?v=T0aIDtAckBg
Hep beraber eşlik ettik.Her şeyini kaybetmiş ucuz şarabını içerken sözlere eşlik ederken adamın o güzel gözlerinde bana gülümsüyordun.Hiç yapmadığın bir şey evet gülümsedin bana. Bir bebek özleminde seni aramak var ya bu hep böyle gider mi?
13 Haziran 2014 Cuma
Saçlarına İyi Bak
Yine andık seni bir kaç saat evvel dostumla.Konuşurken boğaza karşı ayın ışığı boğazın üzerinde adeta bir koridor yapmıştı Üsküdar'a uzanan.İşte buna mehtap diyorlar sanırım o koridorun sonunda senin olduğunu hayal ettim saadete giden bir koridor.Senden uzakta bilinmezlik cehennem gibi ateşler sarıyor bedenimi.Yanıyorum. Sağıma baktım tüm yaşanmışlıklarıyla Topkapı sarayı duruyordu.Nice aşklara,ihtiraslara,acılara,gözyaşlarına tanık olmuş bir saray bir İstanbul.İstanbul sensin artık.Diğer tarafta boğaziçi köprüsü.Tramvayın sesi karşıya geçen feribotların motorlarının sesi evet senin iyi bildiğin bir yer Kabataş...Kaç kere yürüdün o kaldırımlarda kaç milyon kişi geçti o yollardan ama senin kokunu duyabiliyordum daha önce hiç duymama rağmen.Kadere isyan ediyorum.Ne yaparsın şimdi?Gittin mi evine?Ah hiç bir zaman feth edemeyeceğim kalbin nerede atıyor?O güzel gözlerin nereye bakıyor şu anda?Bu yaz nasıl geçecek?
Saçlarına iyi bak olur mu?O güzel ellerine de öyle bulutlar kadar beyaz olan Tanrının özenle işlediği ve şekle soktuğu o parmaklarını sakın yorma.Sadece o saçlar ve parmaklar bile Tanrının varlığına işarettir.Sanki kendi varlığını senin üzerinden ispatlar gibi.Mutlu ol.Acı çekme.Ne kadar acıların olgunlaştırdığını düşünsem de sen çekme acıları,dertleri,sıkıntıları.Bilmesen de ben sabahları ışığınla aydınlanıyor odam günüm.Senin sabahlarında da uyandığın yerlerde kelebekler olsun ki güzel günün habercileri olsun güneş ışıkları odandan eksik olmasın ki aydınlansın bütün günün.Umutlar olsun yarınlara uzanan o mehtap gibi.Yarınlarda hiç olmayacak "biz" olalım acısız diyarlarda.Uzanalım kumsallarda yarınları acıları düşünmeden uzaklarda olalım dilini hiç bilmediğimiz insanların arasında sadece aramızda aşk dilini konuşalım.Hiç susmadan...
Saçlarına iyi bak olur mu?O güzel ellerine de öyle bulutlar kadar beyaz olan Tanrının özenle işlediği ve şekle soktuğu o parmaklarını sakın yorma.Sadece o saçlar ve parmaklar bile Tanrının varlığına işarettir.Sanki kendi varlığını senin üzerinden ispatlar gibi.Mutlu ol.Acı çekme.Ne kadar acıların olgunlaştırdığını düşünsem de sen çekme acıları,dertleri,sıkıntıları.Bilmesen de ben sabahları ışığınla aydınlanıyor odam günüm.Senin sabahlarında da uyandığın yerlerde kelebekler olsun ki güzel günün habercileri olsun güneş ışıkları odandan eksik olmasın ki aydınlansın bütün günün.Umutlar olsun yarınlara uzanan o mehtap gibi.Yarınlarda hiç olmayacak "biz" olalım acısız diyarlarda.Uzanalım kumsallarda yarınları acıları düşünmeden uzaklarda olalım dilini hiç bilmediğimiz insanların arasında sadece aramızda aşk dilini konuşalım.Hiç susmadan...
10 Haziran 2014 Salı
Adressiz mektuplar
Son virajlardayım.Artık yavaş yavaş yolun sonuna geliyoruz.Ne olacak dersin?Bilmiyorum ama bütün bunlar bittiğinde çok uzağa gideceğim.Ruhen ve bedenen gerçekten yoruldum.Ama kalp yorgunluğu hepsinden ağır.En son dün gördüm seni yine onca heyecan arasında donup kaldım sana saçların ne yapmıştın öyle hayalet filmini izledin mi?orada ki demi moore gibi ama daha asil daha güzel ey yeryüzüne düşmüş melek sen nereden geldin de bu aciz kulunu kendine esir ettin.bir daha ne zaman görürüm bilinmez.Belki de bir kere daha göreceğim hızlıca sonrası Eylül... Doğanın uyumadan önceki süt saatleri.
Son gördüğümde yine ciddiydin.Yine kimseyle konuşmuyordun.Dünkü sınavda aynı notu almamızda mı tesadüf sence bilmiyorum demiştim ya saçma sapan şeylere anlam yükler oldum.Yazın nereye gideceksin?Hangi toprakları şereflendireceksin gül yüzünle.Ayvalık mı?Yazmışsın ya başkadır diye.Yazmak derken neden yazmıyorsun artık neden marum bırakıyorsun o zalim ilhamını mı aldı götürdü yoksa seni monoton ve sığı dünyasına mı mahkum etti.Sen bağlandın ona.İstanbul...Hayal kırıklıklarımın başkenti...Bende terkedeceğim uzaklara gideceğim çok uzaklara ama kalbimde seni taşıyacağım tıpkı kendi benliğimi taşıdığım gibi kalbimin attığı her tren garında her sokakta her pub köşesinde sende benim kalbimle beraber atacaksın.İsmini söyleyerek nefes alacağım.Müslümanların tanrılarına şükrettikleri gibi onu andıkları gibi anacağım seni.Hristiyanların taşıdıkları haç gibi taşıyacağım seni.Hissedeceğim ruhumda.Hiç tekrar gelmesem bile buralara bir denizcinin pusulasına sarılması gibi sarılacağım hayaline.
Son gördüğümde yine ciddiydin.Yine kimseyle konuşmuyordun.Dünkü sınavda aynı notu almamızda mı tesadüf sence bilmiyorum demiştim ya saçma sapan şeylere anlam yükler oldum.Yazın nereye gideceksin?Hangi toprakları şereflendireceksin gül yüzünle.Ayvalık mı?Yazmışsın ya başkadır diye.Yazmak derken neden yazmıyorsun artık neden marum bırakıyorsun o zalim ilhamını mı aldı götürdü yoksa seni monoton ve sığı dünyasına mı mahkum etti.Sen bağlandın ona.İstanbul...Hayal kırıklıklarımın başkenti...Bende terkedeceğim uzaklara gideceğim çok uzaklara ama kalbimde seni taşıyacağım tıpkı kendi benliğimi taşıdığım gibi kalbimin attığı her tren garında her sokakta her pub köşesinde sende benim kalbimle beraber atacaksın.İsmini söyleyerek nefes alacağım.Müslümanların tanrılarına şükrettikleri gibi onu andıkları gibi anacağım seni.Hristiyanların taşıdıkları haç gibi taşıyacağım seni.Hissedeceğim ruhumda.Hiç tekrar gelmesem bile buralara bir denizcinin pusulasına sarılması gibi sarılacağım hayaline.
6 Haziran 2014 Cuma
Beşinci günün şafağında doğuya bakın...
Önemli bir ay demiştik dostlar.Umutlu olduğum bir ay.Ama çok kötü bir başlangıç yaptım.Umutlar bitmedi daha sürüyor.Belki de umutlarımızı kaybetmemiz asıl özgürlüğümüz.Ben artık uyumak istiyorum dostlar bebekler gibi deliksiz.O uyku haplarından istiyorum anti-depresanlardan istiyorum.Suratım her geçen pörsümüş meyvelere dönüyor ve aynalar yine bana düşman oluyordu.Bu kadar stresle umutlarımın çarpışması sonucu ama kim galip çıkacaktı.Bedenim bir bir çok top mermisi isabet etmiş bir kaleye dönmüştü.Eski Bizans surları gibi.Stres,dertler,cefa ordusu toplanmış kapılarımdan içeri girmeye çalışıyor.Son gücümle artık savunma savunma.Ne olursa olsun son ana kadar DİRENİŞ!
Bilmiyorum ya ben tek bir şey istiyorum uyumak uyumak.Ya da onları gönderip sonsuza kadar yaşamak istiyorum ama kitapta geçtiği gibi "sonsuza kadar yaşamak istiyorsan ölmek zorundasın." Neden olmasın ? Kim istemez ki
Bilmiyorum ya ben tek bir şey istiyorum uyumak uyumak.Ya da onları gönderip sonsuza kadar yaşamak istiyorum ama kitapta geçtiği gibi "sonsuza kadar yaşamak istiyorsan ölmek zorundasın." Neden olmasın ? Kim istemez ki
3 Haziran 2014 Salı
Yine Sana Dair
Geçenlerde Nazım Hikmetle ilgili afişe bakarken gördüm seni.İlk defa bu kadar dikkatini vermiştin bir şeye.Nazım'ı seven ne kadar zalim olabilir?Biliyorum değilsin.Aşkı ve devrimi başka kim bu adam kadar güzel anlatabilir..Büyük ustayı ölüm yıldönümünde anıyoruz.
"Ne güzel şey hatırlamak seni:
Ölüm ve zafer haberleri içinden,
Hapiste
Ve yaşım kırkı geçmiş iken..."
"Ne güzel şey hatırlamak seni:
Ölüm ve zafer haberleri içinden,
Hapiste
Ve yaşım kırkı geçmiş iken..."
1 Haziran 2014 Pazar
Acı Vaktinde
Hayatımın en önemli aylarından birisine giriyorum.Bundan senin haberin var mı?Tabi ki yok.O kadar kötü birisi miyim ya gerçekten bu acıları çekecek kadar kötü birisi miyim?O gün kapıda yüz yüze geldiğimizde surat ifadenden akan soğuklukla mayıs ayında ocak günlerini yaşattın.Üstelik bu soğukluğu hak edecek hiçbir şey yapmadım.Salakça bir iki adımım oldu ama o soğuk havada buz kestim...Sen kuşlara ağlayan karıncalarla üzülen sevdiğine yaptığın bu zulüm yetmez mi?Yaz geliyor.Kaçıncı yazdır bu bilir misin dünyada.Yine insanlar şehirleri terk edecek yine çocuklar yazlık yerlerde birbirlerine aşık olacaklar yine sen memleketine döneceksin.Belki de onunla beraber olacaksın 3 ay boyunca.Nasıl dayanırım bunun hayaline ya o fotoğraflar?Bazı insanlar vardır onların umutları da yoktur hayalleri de.Benim de bir zamanlar vardı hiç olmayacak "biz"e dair hayallerim.Hepsini o soğuk fırtınan dağıttı.Taşıyamadım o güzel,masum hayalleri.Dostlarıma anlattım beraber ağladık.Her şişe dibinde sana olan umutlarım da bitti.
O büyük amfide kendini beğenmiş profesör "Aşıkların asıl derdi zulüm görmeleri değildir,kendilerinin sevgili tarafından yok sayılmasıdır.Eğer zulüm ediyorsa sevgili en azından aşıkla ilgileniyordur.Aşıklar bununla bile huzur bulabilir."cümlelerini dinlediğin sırada ben 3 sıra arkanda o güzel saçlarınla hasret gideriyordum.Derste geldim yanına oturdum,saçlarınla oynadım omuzuna yattım ama bundan yine senin haberin olmadı..Hayallerimi fısıldadım kulağına.Duydun mu onları?Döndün ve güldün bana gözlerin hafif kısılmıştı ve kıpkırmızı makyajsız dudaklarının bembeyaz yanaklarınla buluştuğu yerde kırmızı ve beyazın dansı vardı.Ah o saçların yukarıdan bu buluşmaya alkış tutuyordu.Sonra rüyadan kalktım ve yine yakınlarında simsiyah bulutlar geziyordu.Acı çektim.Yine kalbime prangalar vurdum.
Peki Ya sen acı çekmekten başka n'ediyorsun?
O büyük amfide kendini beğenmiş profesör "Aşıkların asıl derdi zulüm görmeleri değildir,kendilerinin sevgili tarafından yok sayılmasıdır.Eğer zulüm ediyorsa sevgili en azından aşıkla ilgileniyordur.Aşıklar bununla bile huzur bulabilir."cümlelerini dinlediğin sırada ben 3 sıra arkanda o güzel saçlarınla hasret gideriyordum.Derste geldim yanına oturdum,saçlarınla oynadım omuzuna yattım ama bundan yine senin haberin olmadı..Hayallerimi fısıldadım kulağına.Duydun mu onları?Döndün ve güldün bana gözlerin hafif kısılmıştı ve kıpkırmızı makyajsız dudaklarının bembeyaz yanaklarınla buluştuğu yerde kırmızı ve beyazın dansı vardı.Ah o saçların yukarıdan bu buluşmaya alkış tutuyordu.Sonra rüyadan kalktım ve yine yakınlarında simsiyah bulutlar geziyordu.Acı çektim.Yine kalbime prangalar vurdum.
Peki Ya sen acı çekmekten başka n'ediyorsun?
30 Mayıs 2014 Cuma
Bir Hayalet Hikayesi
Yoruldum artık.Hiç olmayacak bize dair rüyalar görmekten yoruldum.Sana dair hayaller görmekten de yoruldum.Gerçekler dayanılmayacak kadar acı.Sadece acı olan gerçekler değil hayalet gibi her gittiğim yerde benimle olman.Kalbimde yaşaman.İstesem de atamıyorum artık seni oradan.Her gece sana sarılarak yatıyorum.Sabahlara kadar seninle sohbet ediyoruz.Sonra ölüm gibi uykulara dalıyorum ama ölmek buysa her sabah yeniden doğuyorum.Yine sen bana eşlik ediyorsun.Başlarda yokluğunu anlaşılır buluyordum,gelecek diye düşünüyordum ama zaman geçtikçe beklemekten,aramaktan,hayaller kurmaktan,umutlarımı beslemekten yoruldum.Hayaletini yarattım.Seni gördüğüm zamanlarda kaçıp giden bir hayalet.Gerçek bir tokat gibi her yüzüme vurduğunda daha çok sevdim seni ama her tokadın şiddeti diğerine göre sertti.Yediğin şeyleri izlemek,senin derslerinde en arkalarda seni izlemek tek yaptığım şey olmuştu.Her eve dönüşümde o gün gördüğüm şekilde hayaletin bana eşlik ederdi.Neler konuştuk aynı vezinde güzel havalarda ah bir bilebilsen keşke.Ne şişelerin dibini gördük Tuncel Kurtizle vedalaştığımız yerde.
Sonraları Filmlerde gördüm seni televizyonda gazetelerde kalabalıklar arasında anladım ki sen her yerdeydin.Ama ben sana bunları yazarken o çirkin adam şarkılar yazdı.İlk dışarı çıktığınız günleri anlattı ve yine canım yandı.Senin nasıl onu öptüğünü anlattı ve yine canım yandı.Can,hayaller tuzla buz oldu.Sanırım Toplamak imkansız.Şairin dediği gibi "Geçti istemem gelmeni,yokluğunda buldum seni..."
Sonraları Filmlerde gördüm seni televizyonda gazetelerde kalabalıklar arasında anladım ki sen her yerdeydin.Ama ben sana bunları yazarken o çirkin adam şarkılar yazdı.İlk dışarı çıktığınız günleri anlattı ve yine canım yandı.Senin nasıl onu öptüğünü anlattı ve yine canım yandı.Can,hayaller tuzla buz oldu.Sanırım Toplamak imkansız.Şairin dediği gibi "Geçti istemem gelmeni,yokluğunda buldum seni..."
29 Mayıs 2014 Perşembe
Mut(suz)
Her zaman istenilen olmaz veya hayal kurulan olmaz.Sanırım bunu en iyi bilenlerden birisi benim.Ya dostlar peki mutluluk nedir?Filmde dediği gibi sürekli kovaladığımız bir şey midir ona ulaşamayacak mıyız?Peki ulaşanlar veya ulaştığını sanıp mutlu gözükenler?Onlar yalancı mı veya kendilerini mi kandırıyorlar?Bilebilir miyiz.Hayat aslında çok basit.İlkokullarda öğrendiğimiz sayı doğrusunu hatırlıyor musunuz?Onu aklınıza getirin ve üzerine tıpkı sayı doğrusu gibi çentikler atın sonra epey bir boşluk atın ikinci çentiği atın işte hayattaki mutluluklar o çentiklerden ibaret.5 mutsuzluk 1 mutluluk 9 mutsuzluk 1 mutluluk gibi.Peki hayal kırıklıkları? Onlardan bahsetmemek olur mu?Bir şey için uğraşıp emek harcayıp olmaması insanın içinden bir şeyler alıp götürüyor sanki.Daha çok yaşlandırıyor ve umutsuzluk kuyularına atıyor.Yavaş yavaş aynalara bakarken,eski fotoğraflara incelerken zaman denen denizin bizi akıntıyla bir yerlere sürüklediğini fark ediyorum.Kaç eski dostumuz yanımızda?Kaçımız çocukluğunda olduğu gibi uçsuz bucaksız hayaller kurabiliyor?90ları özlüyor musunuz ?Ben gerçekten çok özlüyorum ve hala 90larda yaşıyorum...
28 Mayıs 2014 Çarşamba
Bizim okul bir garip dostlar.Her seferinde kapıdan geçerken sanki sınırda pasaport kontrolündeymişim gibi hissediyorum.Öğrenci kimliğini göster geç.Yoksa derdini anlat.Klasik İstanbul Üniversitesi.Ama kontrolden geçtikten o büyük hole koşar adımlarla gittikten sonra yine gözlerim arayışa geçerdi.Nerede?Nerede?Eğer göremezsem orada oturduğunu hayal eder ve yok olmaması için arkamı bile dönmezdim.
Velhasıl yine kışın içimizi dondurduğu günlerden birisinde ilk hamlemi yapmaya karar verdim.Her zamanki gibi arkadaşlarıyla oturuyordu.Yapmalıyım diyordum artık içimden.İlk hamleni yap git bir şeyler konuş.Ne konuşabilirdim?İçimdeki ses susar mı hemen karşılığını verdi:"Saçmala git yeter ki konuş nükleer santrallerden bahset ne bileyim küresel ısınma,kadın sorunları,açlık,Fenerbahçe (hayır!bu olmaz ya futbolu sevmiyorsa.)ulaşım sorunları" derken EVREKA! Ders ders ders !Ortak noktamız neydi aynı bölümde okumamız ve benim alttan aldığım bir düzine derslerden sadece bir tanesi hakkında soru sormam.Ama bu düşüncelerin hepsi bir puzzle gibi parça parçaydı hepsini birleştirdim ve ortaya çıkan Ders konusunu düşünürken çantamdan çıkardığım kitabımla hayatımın en kısa ama en uzun anlamlı yürüyüşüyle yanlarına kalabalığı yara yara geçtim.5-6 kişilik bir gruptu u şeklinde oturmuşlardı.Ve o sırtını duvara yaslamış onları dinlerken yanlarına yaklaştım.Artık her şeyi akışına bırakmıştım.Bütün iç organlarımın çalışmasını hissedebiliyordum kalp,bağırsaklar acemi bir aşık gibi olmuştum resmen sanki midemde demir bir külçe vardı ağırlığını hissediyordum.Ama arkadan çalan jenerik müziğini sadece ben duyuyordum Andrea Bocelli-Viva Per Lel Yaklaştım eğildim ve sözler ağzımdan dökülmeye başladı bende kendime şaşırmıştım açıkçası dostlar.
"Merhaba 1. sınıfsınız sanırım alttan dersim varda bu cuma olacağımız sınavda nerelerden sorumluyuz biliyor musunuz?"
26 Mayıs 2014 Pazartesi
Güzelliğin On Par'etmez
Hayatta önemli kararlar almak gerek bazen.Yenilgileri kabul etmek gibi.İnat edip temeli kuvvetsiz yerlere kurarsanız düşlerinizi en ufak sallantıda depremde yerle bir olur.O yıkıntılar arasında duygularını toparlayıp yeni diyarlar aramaya gidersin.Yeni düşlerini kurmak için.İşin acı tarafı ne dostlar biliyor musunuz bu sallantıyı yapan da depremi en iyi bilen nesil.Hani şu 99 depremini yaşayanlar var ya.Evet onlardan bahsediyorum.
Benim ne arka bahçem kaldı ne ön bahçem ne pencerelerim.Hepsini yıktın geçtin.Eskiden çocukların oynadığı yemyeşil yerlerin hepsi çöl olduysa sebebi yine sensin.Yağmur gibi gözlerin yağmadığı için.Belki bilerek belki bilmeyerek.Hemde ben içindeyken.Artık gelecek planları yapmıyorum.Hayaller kurmuyorum.Artık araba plakalarını birleştirip senin adını aramıyorum.Artık bazı işaretlerden medet ummuyorum.Sigara paketimde kaç tane sigara kaldığını bilirsem sen benim olacaksın...Metrodaki merdivenlerden 25 saniyede dakikada çıkarsam bugün seni göreceğim...Ders sırasında sınıfı sayardım eğer tek çıkarsa bugün yine göz göze geleceğimizin hayalini kurardım...Sırf ismin 5 harfli diye bütün 5 harfli arkadaşlarımla iyi geçindim.Sen oturdun diye ertesi gün dersi orada dinledim.Senin elinde gördüğüm bisküviyi ders çıkışında gittim aldım.Sırf sen seviyorsun diye bende sevdim.Galatayı seviyorsun diye kör kış zamanlarında ruhunu aradım o "belediye bankında".
Benim ne arka bahçem kaldı ne ön bahçem ne pencerelerim.Hepsini yıktın geçtin.Eskiden çocukların oynadığı yemyeşil yerlerin hepsi çöl olduysa sebebi yine sensin.Yağmur gibi gözlerin yağmadığı için.Belki bilerek belki bilmeyerek.Hemde ben içindeyken.Artık gelecek planları yapmıyorum.Hayaller kurmuyorum.Artık araba plakalarını birleştirip senin adını aramıyorum.Artık bazı işaretlerden medet ummuyorum.Sigara paketimde kaç tane sigara kaldığını bilirsem sen benim olacaksın...Metrodaki merdivenlerden 25 saniyede dakikada çıkarsam bugün seni göreceğim...Ders sırasında sınıfı sayardım eğer tek çıkarsa bugün yine göz göze geleceğimizin hayalini kurardım...Sırf ismin 5 harfli diye bütün 5 harfli arkadaşlarımla iyi geçindim.Sen oturdun diye ertesi gün dersi orada dinledim.Senin elinde gördüğüm bisküviyi ders çıkışında gittim aldım.Sırf sen seviyorsun diye bende sevdim.Galatayı seviyorsun diye kör kış zamanlarında ruhunu aradım o "belediye bankında".
25 Mayıs 2014 Pazar
Kışın yüzünü en soğuk biçimde gösterdiği zamanlarda senin bereni gördüm ve onunla ısınmıştım.Aklıma kazındığından beri hep bir köşede yerini korudun.Hani akşamın erken geldiği zamanlarda bir dersten derse koşturduğun dönemlerde ben beyazıdın o soğuk zamanlarında kapıların önünde sigaramdan bir nefes alırken gözlerim yine seni aradı.O güzel gözlerini görmek için kaç sigara paketinin katili kaç dakikanın azraili oldum kim bilir?Elinde kitapla yerde otururken biriyle bir şeyler konuşurken hemde gülümseyerek evet gülümseyerek (artık ne kadar uzak geliyor bana biliyor musun "gülümsemen" sadece o acı çektirici 12 eylülün işkence odalarına benzeyen resimlerde görür olduğum "gülümsemen") yine gözlerim yanındaydı.Sırtını o betona dayayıp arkadaşlarınla zaman öldürdüğün zamanlarda da oradadaydım.Soğuk taş koridorlarda gözlerinin gözlerime takılması ve onları biramı yudumlarken tekrar tekrar yaşamam Cihangirin soğuk mu soğuk taş merdivenlerinde sımsıcak hayalinle ısınmam.Bunun ismi neydi?Yaşadığım bu duygu yoksa insanlığın en eski hastalığı mıydı?
24 Mayıs 2014 Cumartesi
"Duvara Karşı" bir bakış ve O
Bu filmi ilk izlediğim zamanki halimle Fatih Akın'ın Altın Ayıyı kaldırırken ki ruh hali eminim aynıdır.Ya Fatih sen ne yaptın?Temmuzda diye bir film çekiyorsun sonra Solino derken Duvara karşı.Kısa ve acısızı saymıyorum bile.
Neyse efsaneye geri dönelim.Film Hamburgdan İstanbul'a uzanan bir aşk serüvenini konu alıyor.Bu serüvene İdil Üner sesiyle Selim Sesler nefesiyle ve orkestrasıyla bize eşlik ediyor.Filmde çalan diğer müzikler zaten bildiğimiz ve MP3'ümüzde yerleri olan şarkılar.Sezen Aksu-Yine mi çiçek,Sister of Mercy-Temple of Rock ilk aklıma gelenler.Temple Of Rock'u özellikle dışarıda sigaranızı içerken ve bir yerlere yetişmeye çalışırken dinlemenizi şiddetle öneririm.Serüven sırasında Türk Aile yapısına dair önemli saptamalar söz konusu.Üstelik bütün "çıplaklığıyla" gözler önünde.Türk ahlakını sorgular nitelikte.Sibel rolünde bir aralar haberlerde ismini bu film sayesinde çok duyduğumuz Türk Porno yıldızı Sibel Kekilli oynamakta.Cahit Tomruk rolünde ise Birol Ünel'i görüyoruz ki.Birol Ünel'in oyunculuğuna getirecek olumsuz bir eleştiri bulamıyorum.Zaten ileride sadece Birol Ünelle ilgili bir yazı yazmak hedeflerim arasında.Sibel Kekilli ise rolünün hakkını vermiş.Belki de biraz kendi hikayesini andırdığı içindir.Ama insanların yüzünde Sibel Kekilli denildiği zaman pis sırıtmayı görünce bu kadar basit olmadığını düşünüyorum.Sibel ile Cahit'in ilişkisi Cahit'in hapse girmesinden sonra farklı bir boyut kazandırıyor.Filmde aklıma gelen ilk sahnelerden birisi Cahit'in Sibel için Türk kulübünde yediği dayak oluyor.Arkasından çalan Ebru Gündeş'in Fırtınalar şarkısı Cahitin yerde yediği tekmeler sırasında çalan o sözler "Ben sana öylesi taptım inan öylesi aşka yasak tanımam..."
Beni etkileyen başka bir sahne ise ama etkilemek ne kelime...Cahit Hapisten sonra filmde güvendiği tek kişi olan Eski bir "Almancı"yı canlandıran(şu almancı lafından da nefret ederim arkadaş almancı nedir sucu çiçekçi gibi.) Güven Kıraçla (oyunculuğu tartışılmaz eski kurt) Hamburgda dolu olan Turkish döner,pizzacılardan birisinde yediği yemek sırasında dialogları olmuştur.İzlemişseniz bilirsiniz.Diyor ya Cahit" O olmasaydı ben bunu başaramazdım" Güven Kıraç: "Neyi Başaramazdın?" Cahit "Hayatta Kalmayı..." Ve yine arkadan çalan can alıcı bir şarkı.Bülent Ersoy-Ah le yar .
Normalde çok arabesk olan bu şarkının bu sahneye tabiri caizse cuk diye oturmuş ve bizlere de kendisini sevdirmiştir.Şarkı da geçen sözler " Sana olan duygularımı bir bilebilsen belki severdin..." Ve son sahne...
Ey Cahit Mersin'e giderken ne düşündün?Garda beklerken gelmeyeceğini biliyordun!Önünde çay gözlerin hafif nemliyken yenilgiyi kabullenen bir gururlu komutan edası vardı.O otobüsten dışarı ümitsizce bakarken nasıl bir geleceğin hayalini kurdun?Tek başına.Ertesi gün ne yaptın?Ertesi Hafta.Kızgınlık mı vardı pişmanlık mı?Şu karşı ki dağlarda bir Fener yanar...
Peki sen?Cahit kaybetti.Belki de kaybedeceğini bilerek Sibel'in peşine düştü.Ya da o bizi yaşatan ve işkenceyi uzatan umuttan vardı içinde.Onun peşinden gitti ve kaybetti.Sen izledikten sonra ne düşündün Cahiti düşündün mü?Arkanda bir Cahit bırakabileceğini düşündün mü?Üstelik hiç bir şey yaşanmamasına rağmen.Film bittikten sonra kapattın yoksa benim gibi etkisinde kaldın mı?Filmi izlerken o güzel saçların gözünün önüne düştü mü?Okulda yaptığın gibi kulaklarının arkasına attın mı kısa ama cennet çiçeği saçlarını.Aman Allahım.Hangi dünyevi cisme benzetebilirim ki o saçları?Sırf saçların bile beni Cahit Tomruk yapmaya yeter.Kızdın mı peki Sibele?Ben Cahit gibi dolaştım Galata'nın ara sokaklarında senin anılarınla dolu olduğunu bilerek yarı sarhoş kafamla.Gözlerimdeki yaşlar binlerce yaşanmışlığı olan parke taşlarına düşerken O malum caddede. Hayalin ve Ben...
Neyse efsaneye geri dönelim.Film Hamburgdan İstanbul'a uzanan bir aşk serüvenini konu alıyor.Bu serüvene İdil Üner sesiyle Selim Sesler nefesiyle ve orkestrasıyla bize eşlik ediyor.Filmde çalan diğer müzikler zaten bildiğimiz ve MP3'ümüzde yerleri olan şarkılar.Sezen Aksu-Yine mi çiçek,Sister of Mercy-Temple of Rock ilk aklıma gelenler.Temple Of Rock'u özellikle dışarıda sigaranızı içerken ve bir yerlere yetişmeye çalışırken dinlemenizi şiddetle öneririm.Serüven sırasında Türk Aile yapısına dair önemli saptamalar söz konusu.Üstelik bütün "çıplaklığıyla" gözler önünde.Türk ahlakını sorgular nitelikte.Sibel rolünde bir aralar haberlerde ismini bu film sayesinde çok duyduğumuz Türk Porno yıldızı Sibel Kekilli oynamakta.Cahit Tomruk rolünde ise Birol Ünel'i görüyoruz ki.Birol Ünel'in oyunculuğuna getirecek olumsuz bir eleştiri bulamıyorum.Zaten ileride sadece Birol Ünelle ilgili bir yazı yazmak hedeflerim arasında.Sibel Kekilli ise rolünün hakkını vermiş.Belki de biraz kendi hikayesini andırdığı içindir.Ama insanların yüzünde Sibel Kekilli denildiği zaman pis sırıtmayı görünce bu kadar basit olmadığını düşünüyorum.Sibel ile Cahit'in ilişkisi Cahit'in hapse girmesinden sonra farklı bir boyut kazandırıyor.Filmde aklıma gelen ilk sahnelerden birisi Cahit'in Sibel için Türk kulübünde yediği dayak oluyor.Arkasından çalan Ebru Gündeş'in Fırtınalar şarkısı Cahitin yerde yediği tekmeler sırasında çalan o sözler "Ben sana öylesi taptım inan öylesi aşka yasak tanımam..."
Beni etkileyen başka bir sahne ise ama etkilemek ne kelime...Cahit Hapisten sonra filmde güvendiği tek kişi olan Eski bir "Almancı"yı canlandıran(şu almancı lafından da nefret ederim arkadaş almancı nedir sucu çiçekçi gibi.) Güven Kıraçla (oyunculuğu tartışılmaz eski kurt) Hamburgda dolu olan Turkish döner,pizzacılardan birisinde yediği yemek sırasında dialogları olmuştur.İzlemişseniz bilirsiniz.Diyor ya Cahit" O olmasaydı ben bunu başaramazdım" Güven Kıraç: "Neyi Başaramazdın?" Cahit "Hayatta Kalmayı..." Ve yine arkadan çalan can alıcı bir şarkı.Bülent Ersoy-Ah le yar .
Normalde çok arabesk olan bu şarkının bu sahneye tabiri caizse cuk diye oturmuş ve bizlere de kendisini sevdirmiştir.Şarkı da geçen sözler " Sana olan duygularımı bir bilebilsen belki severdin..." Ve son sahne...
Ey Cahit Mersin'e giderken ne düşündün?Garda beklerken gelmeyeceğini biliyordun!Önünde çay gözlerin hafif nemliyken yenilgiyi kabullenen bir gururlu komutan edası vardı.O otobüsten dışarı ümitsizce bakarken nasıl bir geleceğin hayalini kurdun?Tek başına.Ertesi gün ne yaptın?Ertesi Hafta.Kızgınlık mı vardı pişmanlık mı?Şu karşı ki dağlarda bir Fener yanar...
Peki sen?Cahit kaybetti.Belki de kaybedeceğini bilerek Sibel'in peşine düştü.Ya da o bizi yaşatan ve işkenceyi uzatan umuttan vardı içinde.Onun peşinden gitti ve kaybetti.Sen izledikten sonra ne düşündün Cahiti düşündün mü?Arkanda bir Cahit bırakabileceğini düşündün mü?Üstelik hiç bir şey yaşanmamasına rağmen.Film bittikten sonra kapattın yoksa benim gibi etkisinde kaldın mı?Filmi izlerken o güzel saçların gözünün önüne düştü mü?Okulda yaptığın gibi kulaklarının arkasına attın mı kısa ama cennet çiçeği saçlarını.Aman Allahım.Hangi dünyevi cisme benzetebilirim ki o saçları?Sırf saçların bile beni Cahit Tomruk yapmaya yeter.Kızdın mı peki Sibele?Ben Cahit gibi dolaştım Galata'nın ara sokaklarında senin anılarınla dolu olduğunu bilerek yarı sarhoş kafamla.Gözlerimdeki yaşlar binlerce yaşanmışlığı olan parke taşlarına düşerken O malum caddede. Hayalin ve Ben...
Etiketler:
Duvara karşı,
eleştiri,
fatih akın,
film,
Gegen die wand,
movies,
o
23 Mayıs 2014 Cuma
Hatırlıyorum.Yanındaki kız 1. sınıf dediğinde gözlerinin üzerimde olduğuna bahse bile girebilirdim.Sonrasında yanından uzaklaşırken sadece bir et yığınından ibarettim.Ruhum orada onun yanında kalmıştı.Suratını unutmamak için birilerine benzetmek istedim ama benzemiyordu evet o tek ve farklıydı.Birilerini birilerine benzetirim ama onu kimseye benzetemiyordum. Kafasında beresiyle aklıma kazınmıştı.Artık okulda ne zaman bereli bir kız görsem gidip suratına bakar olmuştum.Arkadaşlarını gördüğüm zaman gözlerim aralarında onu arar olmuştu.Kafasında beresi öne sarkıttığı kısa saçları beyaz yüzü bir şiirin mısralarını andırıyordu hepsi birbiriyle uyumluydu kafiyeli müzikalite sahibi.Ama kimdi bu?Arada soğuk taş koridorlarda göz göze gelmelerimiz bir şeylerin başlangıcı mı olacaktı?
Geç kalınmış bir Hamburg yazısı
Ah Hamburg Ah.Amsterdam,İstanbul,Prag,Viyana,Berlin hepsi bir yana Hamburg bir yana.Nedendir bilmiyorum ama Hamburg en çok merak ettiğim yer olmuştur.Nitekim Hamburg'a giderken içimde heyecandan ziyade merak vardı.Tren garından çıktıktan sonra gördüğümüz iki punk aslında şehrin kısa bir fragmanıydı.Gardan dümdüz yürüdük ve arkadaşımla geniş bir caddeye girdik.İstiklal caddesi gibi değilde Bakırköy'de olan büyük caddeyi hatırlatmıştı bana.Caddenin hemen girişinde hacı sakallı abilerimiz bedava kuran dağıtıyorlardı.Hemen karşılarında yine bir punk grubu biralarını yudumluyorlardı.Ama benim için Hamburg'u farklı kılan en büyük sebep St Pauli olmuştur.Hamburg şehrinde 1910 yılında kurulmuş olan bu Futbol takımı Antifa duruşu ile biliniyor.St pauli Hamburgda bir mahalle ve buranın futbol takımı.Ayrıca Fatih Akın'ın da bu takımı destekliyormuş.Mahalleden bahsetmemiz gerekirse Amsterdam'ın red lightını andırıyor geniş bir cadde üzerinde striptiz kulüpleri,sex shoplar bulunmakta.Almanyayı bilen bütün tanıdıklarımıza Hamburg'a gideceğimizi söylediğimizde hep aynı tepkiyi almıştık "Aman Hamburgda dikkat edin." "St pauli çıldırdın mı sen scheisse." Pek iyi bir ünü yokmuş.Ama gittiğimizde çok da tehlikeli bir yerden ziyade sarhoşlarının bol olduğunu gördük.Hatta emin olun Taksimden daha güvenli olduğunu söyleyebilirim.Şehir punk kültürünü inanın bana yaşıyor.Sokak aralarında barbekü partileri yapılıyor.Duvarlar açık hava müzesi gibi grafitti,antifa yazılamaları...Yerleşmek için bana sorarsanız harika bir şehir ve Almanya'da gördüklerim arasında tartışmasız ilk sırada.Neyse gittiğimiz günün ertesinde St Pauli'nin A.Bielefeld ile maçı vardı.St Pauli Bundesliga 2 de olmasına karşın stadın etrafı doluydu.Bilet bulmanın imkansız olduğunu anladık ve stadın etrafında biraz dolaştık kalabalık arasında birçok Türk olduğu dikkatimden kaçmadı.Maç başladığı sırada stadın altındaki pub'a oturduk ve biralarımızı yaşlı fanatik St pauli amcalarla içtik :) Maalesef çok iyi oynamamıza karşın 1-0 kaybettik. Oradan kaldığımız hostele uğradık ve akşam için hazırlanmaya başladık.Kaldığımız hostelin sahipleri Türktü. Ve çok temizdi hatta kaldıklarımız arasında en temiziydi.Akşam St Paulide kısa bir turdan sonra bir bakkaldan aldığımız jagermeisterle hostel'e yöneldik yorgunduk ama özgürlüğün tadını her bir hücremizde hissediyorduk.Hostelde biralarımıza Jager eşlik etti ve Hamburgda son uykumuza dalıyoruz..." DUMAN ARKAMIZDA YÜKSELİYOR.BÜTÜN TRİBÜN ST PAULİ DİYE BAĞIRIYOR EVET, BİZ BURADAYIZ ULTRA ANTİFA!"
Geç kalınmış bir Amsterdam yazısı
Uçağa bindiğimde heyecanın yanında merak da vardı.Amsterdam diyordum kendi kendime özgürlüklerin şehri.Yolda THY'nın getirdiği yemeği bile mideme indirirken aslında aç olmadığımı sadece ilkokulda matematik sınavları öncesinde yaşadığım tarzda bir heyecan vardı.Arkadaşım bana göre nispeten daha rahat dursa da onun içinde ne fırtınalar koptuğunu biliyordum.Uçak dağlardan ufacık köylerin üzerinden geçerken sanki hala Türkiyedeymişiz hissi vardı.Ama kim bilir o köy belki de Romanya'nın bir köyüydü. Neyse sonra bir baktık düzenli evler,tarlalar,harika bir şehirleşme Hollanda'da olduğumuzu anlamıştık.Uçak indiğinde içimizde artık tamamen heyecan vardı.Ne yapacağımızı bilmeden diğer Türkleri takip ettik ve pasaport kontrol noktasında asık yüzlü bir polisin bize kısa süreli sorgusundan sonra işte Amsterdam . Hava alanında çantalarımızı aldıktan sonra ilk gördüğüm yerleri temizleyen kulağında kulaklıkla gezen bir siyahi adam olmuştu.Aynı amerikan filmlerindeki gibi.Harıl harıl bilet aradıktan sonra sonunda bir makineden biletimizi aldık şehrin merkezine doğru yola koyulduk.Ama ilk defa gideceklere tavsiyem metronun girişinde turnikeler yok.Bilet almadan da gidebilirsiniz ama içeride bazen bilet kontrolü oluyormuş.Eğer denk gelirseniz cezası büyükmüş.Neyse şehir merkezine girer girmez yüzünüze çok farklı hoş bir koku vuracak alışın o kokuya :) . Amacım bir hostele sırt çantamızı attıktan sonra herhangi bir coffee shop'u ziyaret etmekti.Saatlerce aradıktan sonra sonunda bir tane bulduk.Hangisine gitsek aynı cevap "Boş yerimiz yok." 8 kişilik bir odaydı kalacağımız yer gittiğimizde boştu.Çantaları bıraktık annemin İstanbulda hazırlamış olduğu sandviçleri mideye indirdikten sonra şehrin meşhur meydanı dom meydanına gittik oradan sonra yavaş yavaş şehri keşfetmeye başladık.Meşhur Red Light,Coffee Shoplarla ilk gittiğinizde kültür şoku yaşamanız çok doğal.Bambaşka bir dünya şehrin üstüne sinen esrar kokusu çok yoğun.Ama rahatlamak için bir tanesini ziyaret edebilirsiniz :).Biz Aroza Hostelde kalmıştık ona yakın bir yer vardı space kek'i gerçekten çok kaliteliydi.Ama açken yemeye kalkmayın.İlk ziyaret ettiğimiz yerlerden birisi Bulldogg coffee shop olmuştu :) Oradan farklı farklı eğlence yerlerine gittik dünyanın farklı farklı köşelerinden gelmiş insanlarla tanışmıştık.Ertesi gün madam tussaud müzesini ziyaret ettik.Kapıda çok uzun bir sıra vardı ama bekledik gerçekten harika içeride
Leninden Jennifer Lopez'e kadar herkesle fotoğraf çektirdik burayı listeye ekleseniz iyi olur.Amsterdam tavsiye edilir ama dikkat edilmesi gereken bir yer olduğu aşikar.Şehirde gezerken bir çok siyahi size kaş göz yapacak.Hiç şaşırmayın size asılmıyorlar sadece extacy ve kokain satıyorlar.Ülkede sadece esrar yasal ama bunlara ulaşmak da çok kolay.Ertesi gün öğleden sonra Köln'e geçecektik.Ama gitmeden son kez bir coffee shop'a uğrayayım dedim.Aramızda hüzünlü bir vedalaşma oldu ve ben Amsterdam'a tekrar geleceğime dair söz vererek arkada bıraktım.Bu arada unutmadan hediyelik eşya konusunda çok zengin bir şehir.Bileklik,anahtarlık,t-shirtler,yolculuk için yasal esrarlı kurabiyeler,çaylar,şekerler.Ama zengin olduğu o kadar da pahalı o yüzden maddi durumunuzu iyi ayarlamanız gerekiyor.Tek ucuz olan şey çikolata ve alkol.Ama gençken mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir şehir. :)
Leninden Jennifer Lopez'e kadar herkesle fotoğraf çektirdik burayı listeye ekleseniz iyi olur.Amsterdam tavsiye edilir ama dikkat edilmesi gereken bir yer olduğu aşikar.Şehirde gezerken bir çok siyahi size kaş göz yapacak.Hiç şaşırmayın size asılmıyorlar sadece extacy ve kokain satıyorlar.Ülkede sadece esrar yasal ama bunlara ulaşmak da çok kolay.Ertesi gün öğleden sonra Köln'e geçecektik.Ama gitmeden son kez bir coffee shop'a uğrayayım dedim.Aramızda hüzünlü bir vedalaşma oldu ve ben Amsterdam'a tekrar geleceğime dair söz vererek arkada bıraktım.Bu arada unutmadan hediyelik eşya konusunda çok zengin bir şehir.Bileklik,anahtarlık,t-shirtler,yolculuk için yasal esrarlı kurabiyeler,çaylar,şekerler.Ama zengin olduğu o kadar da pahalı o yüzden maddi durumunuzu iyi ayarlamanız gerekiyor.Tek ucuz olan şey çikolata ve alkol.Ama gençken mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir şehir. :)
Hiç gözleriniz birilerini ya da birisini aradı mı?Evet evet ciddi soruyorum ya bir düşünün.Bir sürü kişi içerisinde sadece onu aramak onu bulmaya çalışmak.Hatta bazılarını ona benzetip yanlış yüzlerine dakikalarca bakıp anlaşılmanı sağlamak.Oysa onu ilk gördüğümde kafamın içinde düşünceler yine bağıra bağıra konuşuyorlardı."Bizim bölümün öğrencisi olamaz" "Erasmus mu?" Sonra bir düşünce abisi geldi ve bu seslerin hepsini bastırdı.Ve babacan ses tonuyla "Git bir şeyler yap!".
Evet bir şeyler yapmalıydım öne korku tüneli olarak adlandırdığım koridorda ilerledim.Üstelik benim bir arkadaşımla o malum şahısın yanındaki başka bir kız konuşuyordu.Kocaman şu kemik gözlükler var ya ondan takmıştı.Ama o çok farklıydı.Yanında dururken etrafa çekingen bakışları, boyu, yüz hatları kesinlikle yaz günü doğu Avrupadan gelen tatlı bir esinti gibiydi.Velhasıl gittim ve yanlarına ve derslerle ilgili saçma bir soru sordum.Ortalık sohbetlerin tam ortasında dahil olduğum için "Durun siz kardeşsiniz evlenemezsiniz." havasında olmuştu.Kemik gözlüklü kız "Biz 1. sınıfız." demekle yetindi ve o sustu sadece baktı.Ama bakması bile yetmişti.Film daha yeni başlıyordu...
Evet bir şeyler yapmalıydım öne korku tüneli olarak adlandırdığım koridorda ilerledim.Üstelik benim bir arkadaşımla o malum şahısın yanındaki başka bir kız konuşuyordu.Kocaman şu kemik gözlükler var ya ondan takmıştı.Ama o çok farklıydı.Yanında dururken etrafa çekingen bakışları, boyu, yüz hatları kesinlikle yaz günü doğu Avrupadan gelen tatlı bir esinti gibiydi.Velhasıl gittim ve yanlarına ve derslerle ilgili saçma bir soru sordum.Ortalık sohbetlerin tam ortasında dahil olduğum için "Durun siz kardeşsiniz evlenemezsiniz." havasında olmuştu.Kemik gözlüklü kız "Biz 1. sınıfız." demekle yetindi ve o sustu sadece baktı.Ama bakması bile yetmişti.Film daha yeni başlıyordu...
22 Mayıs 2014 Perşembe
Vücudun en kirli ve yıpranmış yeridir kalp.Neden mi?Belki de en görünmeyen yaralarımızı orada taşıdığımız içindir.Hiç kimsenin göremediği sadece bizim görebildiğimiz yaralar.Üstelik bu yaraları görmek için aynaya da gerek yoktur.Değişik bir durum.İlk yaramı ne zaman aldım bilmiyorum dostlar ama son yaramı ne zaman aldığımı iyi biliyorum.Şarkı vardı "iz bırakanlar unutulmaz" aklıma geldi.Ama şimdi Jeff Buckley zamanı.Belki az sonra.Hayat çok garip az sonra bir sigara yakacağım ve yine kafamın içinde düşünceler karşılıklı açık oturum yapacak.Her birisi farklı bir düşüncesini savunacak.Üstelik hiç olmayacak şeyleri konuşacaklar.Puf zaman kaybı ey dost.
Bunların hepsi aynı manastır kavgaları deyip kestirip atacağım ve o düşüncelerin hepsinin boğazını sıkıp belki de yine katil olacağım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)